Çok uzun yıllar önce bir konağın içine aşkı yüzünden hapsedilmiş bir kız yaşarmış ve o kadar ki tek dünyası o konakmış.... Babasının emirlerine karşı gelemiyormuş ve sırf bu yüzden sevgilisinin hasretiyle yanıp,tutuşuyormuş... Ama sevgiği adam onu görmeden yapamıyormuş ve her fırsatta konağın duvarlarını aşıp sevdiği kızın yanına gitmeye çabalıyormuş.... Bir gün bunu başarmış ve tam kavuştuklarını düşündüğü anda babası o genç adamı vurmuş kimse bu olaydan haberdar olmasın diye de o genci konağın kuytu bir köşesine gömmüş... Genç kız o kadar kötü olmuş ki yemeden içmeden kesilmiş ve sadece sevdiği adamın mezarı başında oturup günlerce yas tutup ağlamış... Ve günler sonra o mezarın üstünde bir gül fidanı belirmiş, kız onun sevdiği olduğunu düşünmüş ve ona dokunmuş ama o an eline batan gül dikeni yüzünden ne olduysa olmuş ve kız tüm benliğiyle kendine gelmiş....Bağırıp çağırmış günler haftalar sonra ilk kez...Herkes sevinç içindeymiş.... Tam bu sırada kızın babasına haber vermek için her kes konağa girince olan olmuş kız o mezarın yanı başındaki ağaçta kendini asıp sevdiğine kavuşmuş... Kızı oraya gömmüşler ve ilk kez o gün genç adamın üstünde biten gül ağacı çicek vermiş... Emsali görülmemiş bir gülmüş simsiyah... Herkes tarafından bu gülün rengini veren şeyin o sevgililerin birbirinin acılarına tuttuğu matem olduğunu düşünmüş..... İşte siyah güllerin öyküsü buymuş....